Nâzım Hikmet Ran dedi ki;
"bu memleket bizim
bilekler kan içinde
dişler kenetli
ayaklar çıplak
ve bir ipek halıya benzeyen toprak
bu cehennem, bu cennet bizim...
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine..."
50 yıl oldu. 50 koca yıl. O öldükten sonra doğan çocuklar şimdi onun
dizeleriyle, onun inancıyla "vatan polis copuysa / ben vatan hainiyim"
diyerek bir amacın parçası, direnişin bir parçası olmak için
meydanlarda, sokak aralarında bu halkın koruyucusu olarak nitelendirilen
polislerle kıyasıya mücadele veriyor.
Neden sorusuna
gerçekten "geziparkı" diye bilir miyiz? Ben şahsen diyemiyorum. Çünkü bu
ayaklanmada, halkın polise karşı, başbakana karşı olan öfkesinde bir
birikim var. Neyin birikimi diye bir soru sormayacağım asla. Çünkü
"kibir" kelimesini en çok yakıştırdığım, astığım astık, kestiğim kestik
diyen bir başbakan ve aynı tavırları takınan yanındaki, onun yolundaki
devlet adamları var. O halkın sesine hiçbir zaman kulak vermedi, hep bir
şeyler vaat ederek kendi bünyesine aldığı ve o çerçevede yaşamayı
zorunlu hale getirdiği %50´ye güvendi. Hâlâ da; "onlar Taksim'e 20 bin
kişi mi çıkardı ben de 500 bin kişiyi Kazlıçeşme'ye çıkarırım"
"Türkiye'de evlerinde zor tuttuğumuz bir %50 var" gibi talihsiz
açıklamalar yaparak bundan sonraki olacakların zeminini hazırlıyor.
Çıkmaz da, hadi bir ihtimal çıktı o %50´den oluşan gruplar gazı yiyen,
cop yiyen, polise karşı belki de şuana kadar hiç olmadığı kadar kin
biriktirmiş olan insanların karşısına. Olacakları anlatmıyorum siz
kafanızda kuruyorsunuz zaten. Hangi aklı başında, sağlıklı düşünebilen
bir insan böyle cümleler kurar ki... Dün tanık oldum, sesi titreyen iki
tane korkak adam çıktı insanların karşısına. Fatih Altay´lı karşısındaki
adamdan, karşısındaki adamda karşısına aldığı halktan. Bu korkuyu
hissettim ben.
Bu süreç çok hassas bir süreç bu halk bu
olanlara bu şekil de yaklaşan bir başbakana karşı asla durmaz.
Katlanarak devam eder. Şuan polis ile halk arasında bir kin birikimi
sürüyor ve ilk kıvılcımda alev alan ve bütün Türkiye´yi ayağa kaldıran
bu öfke aynı şekilde 2. bir kıvılcımla ölümlerin olduğu bir sonucu
doğuracak. Ne yazık ki olumlu hiçbir gelişme yok. Ve ülkem adına kaygı
duymaya başladım.
Ben Suriye´nin muhaliflerini besleyen,
destekleyen ve aynı şeyi yapan kendi halkına, zulmeden, %50´nin dışında
görerek bizleri ötekileştiren bu başbakan, bize çapulcu derken
kendisinden yola çıktığını bilmeli. Şunu da belirtmeliyim ki, o satın
aldığınız yalakalığınızı yapan yandaş televizyon kanallarınız, haberleri
sunarken o polislerin halka karşı direnmekten değil halkı dövmekten
yorulduklarını söylemedikçe bu ülkede demokrasinin, adaletin olduğuna
kimse inanmaz. 30-40 tane polisin bir kızı araya alıp tekme tokat
dövdüğünü gören ben yarın 30-40 tane polisin üzerine aynı acıyı tatmak
için yürüyeceğim. Acımızı ve kinimizi katlamadan bu sürece müdahele
etmekten kaçınan her siyasi, vatan hainidir. Bu olaylara tepkisiz kalan,
uzakta duran Devlet Bahçeli´de bu olaylardan rant sağlamaya çalışan
Kemal Kılıçdaroğlu´da bunlara dahil.
Nâzım Hikmet´i saygı ve özlem ile daha bir umutlu daha bir heyecanlı şu günlerde... Anıyorum.
Kadir Zorlu Cengiz Han Akpınar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder