25 Haziran 2013 Salı

MABEL MATİZ - SULTAN SÜLEYMAN

Mabelin kendi sözleriyle;

bu şarkı hrant için, sivas için, ceylan için, roboski için, reyhanlı için, gezi için, ethem için, adalet için, hepimiz ve her şey için..
bu şarkı kalbi olanlara, bir o kadar da kalpsizliğe..
bu şarkı bir pul için aklını yitirmiş kula..

aysel gürel anısına hazırlanan "aysel'im" albümündeki "sultan süleyman" yorumum, naçizane:


24 Haziran 2013 Pazartesi

KONUŞMA

KONUŞMA

Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

Ülkü Tamer.

22 Haziran 2013 Cumartesi

-ken

-ken

Ben mütemadiyen özlerim seni;
Denize karşı sıgara içerken,
çayı karıştırırken,
annemin elini öperken,
başım secdeden kalkarken,
televizyon denen aptal kutusunu izlerken,
burnumu karıştırırken,
şehrin kirli havasını solurken,
çekirdek çitlerken,
yemek yaparken,
küfrederken,
üşürken,
terlerken,
politika konuşurken,
dedi kodu yaparken,
o bildik mide ağrısını çekerken,
uyurken,
uyuyamazken,
ağlarken,
susarken..

Yani benim seni özlemeye onlarca sebebim varken,
senin beni özlemeye bir sebebin bile yok.

Buna Türkçe'de " bir aşığın hassiktir hali! " deniyor.

Oğuz Bal.

20 Haziran 2013 Perşembe

Hayat kısa, Kuşlar uçuyor.

 

Kısa

Hayat kısa,
Kuşlar uçuyor.
..........
..........



Cemal Süreya

yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine

Nâzım Hikmet Ran dedi ki;


"bu memleket bizim
bilekler kan içinde
dişler kenetli
ayaklar çıplak
ve bir ipek halıya benzeyen toprak
bu cehennem, bu cennet bizim...

yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine..."

50 yıl oldu. 50 koca yıl. O öldükten sonra doğan çocuklar şimdi onun dizeleriyle, onun inancıyla "vatan polis copuysa / ben vatan hainiyim" diyerek bir amacın parçası, direnişin bir parçası olmak için meydanlarda, sokak aralarında bu halkın koruyucusu olarak nitelendirilen polislerle kıyasıya mücadele veriyor.

Neden sorusuna gerçekten "geziparkı" diye bilir miyiz? Ben şahsen diyemiyorum. Çünkü bu ayaklanmada, halkın polise karşı, başbakana karşı olan öfkesinde bir birikim var. Neyin birikimi diye bir soru sormayacağım asla. Çünkü "kibir" kelimesini en çok yakıştırdığım, astığım astık, kestiğim kestik diyen bir başbakan ve aynı tavırları takınan yanındaki, onun yolundaki devlet adamları var. O halkın sesine hiçbir zaman kulak vermedi, hep bir şeyler vaat ederek kendi bünyesine aldığı ve o çerçevede yaşamayı zorunlu hale getirdiği %50´ye güvendi. Hâlâ da; "onlar Taksim'e 20 bin kişi mi çıkardı ben de 500 bin kişiyi Kazlıçeşme'ye çıkarırım" "Türkiye'de evlerinde zor tuttuğumuz bir %50 var" gibi talihsiz açıklamalar yaparak bundan sonraki olacakların zeminini hazırlıyor. Çıkmaz da, hadi bir ihtimal çıktı o %50´den oluşan gruplar gazı yiyen, cop yiyen, polise karşı belki de şuana kadar hiç olmadığı kadar kin biriktirmiş olan insanların karşısına. Olacakları anlatmıyorum siz kafanızda kuruyorsunuz zaten. Hangi aklı başında, sağlıklı düşünebilen bir insan böyle cümleler kurar ki... Dün tanık oldum, sesi titreyen iki tane korkak adam çıktı insanların karşısına. Fatih Altay´lı karşısındaki adamdan, karşısındaki adamda karşısına aldığı halktan. Bu korkuyu hissettim ben.

Bu süreç çok hassas bir süreç bu halk bu olanlara bu şekil de yaklaşan bir başbakana karşı asla durmaz. Katlanarak devam eder. Şuan polis ile halk arasında bir kin birikimi sürüyor ve ilk kıvılcımda alev alan ve bütün Türkiye´yi ayağa kaldıran bu öfke aynı şekilde 2. bir kıvılcımla ölümlerin olduğu bir sonucu doğuracak. Ne yazık ki olumlu hiçbir gelişme yok. Ve ülkem adına kaygı duymaya başladım.

Ben Suriye´nin muhaliflerini besleyen, destekleyen ve aynı şeyi yapan kendi halkına, zulmeden, %50´nin dışında görerek bizleri ötekileştiren bu başbakan, bize çapulcu derken kendisinden yola çıktığını bilmeli. Şunu da belirtmeliyim ki, o satın aldığınız yalakalığınızı yapan yandaş televizyon kanallarınız, haberleri sunarken o polislerin halka karşı direnmekten değil halkı dövmekten yorulduklarını söylemedikçe bu ülkede demokrasinin, adaletin olduğuna kimse inanmaz. 30-40 tane polisin bir kızı araya alıp tekme tokat dövdüğünü gören ben yarın 30-40 tane polisin üzerine aynı acıyı tatmak için yürüyeceğim. Acımızı ve kinimizi katlamadan bu sürece müdahele etmekten kaçınan her siyasi, vatan hainidir. Bu olaylara tepkisiz kalan, uzakta duran Devlet Bahçeli´de bu olaylardan rant sağlamaya çalışan Kemal Kılıçdaroğlu´da bunlara dahil.


Nâzım Hikmet´i saygı ve özlem ile daha bir umutlu daha bir heyecanlı şu günlerde... Anıyorum.

  Kadir Zorlu                                                                                                               Cengiz Han Akpınar

19 Haziran 2013 Çarşamba

Duran adam.

 Tek kişilik dev kadro bu adam durduk yere durmuyor bırakın tek dursun öyle daha anlamlı yanına şube açıp bokunu çıkarmayın.

Newton'un ''eylemsizlik'' yasası derki: Bir cisim üzerine etkiyen dış kuvvetlerin bileşkesi (net kuvvet) sıfır olduğu zaman cismin hareket durumu değişmez.

O halde #duranadam fizik kanunlarını alt üst etmiştir.


Cengiz Han Akpınar

18 Haziran 2013 Salı

Çimenler fillerle de güzel

Dünyanın bi ucundan anadolu'ya giden bi' trende yolculuk ederken kulağınıza, şarkılarını kimin fısıldamasını istersiniz diye sorsalar, Filler ve çimen şarkısı ile Mabel Matiz derdim. O bilmez belki şarkılarının nasıl zamanlara fon müziği olduğunu, farkında da değildir çoğu zaman, ama duvarlar kendisine çarpan o sesi unutmayacak bu kulaklar da..

Mabel Matiz - Filler ve Çimen

     çimenler fillerle de güzel 
     kalbin korkularıyla cesur
     firarlar yakalanmak için
     ihanet aslında sadakatin tavrını sever

     elinde bir paslı makas
     kestikçe zaman uzuyor acının saçları
     hatırlayarak yaşamak boynumuzun borcu ama
     ölürdün unutmasan
    
     kaybederek çoğalırsın
     gözyaşının rahmeti can üstüne
     uzak bir deniz kıyısında
     kendi yara kabuklarını yar ederek kendine
ah nice kez üzecekin
gördüğünün zahmeti gönül üstüne
uzak bir çigan masalında
çayda kederli çıralar tüttürerek
barışırsın ötekinle
ki yalatır o
sen tükürürsen...


Cengiz Han Akpınar

17 Haziran 2013 Pazartesi

-RESULULLAHLA BENİM ARAMDAKİ FARKLAR-



-RESULULLAHLA BENİM ARAMDAKİ FARKLAR-

Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘Es Selamu Aleyküm Ya Sıddık’ derdi,
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
Ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü;
fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘Kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘Anneciğim ölmesen…’

Ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘Anneciğim seni ben…’;
Annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

Ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

Anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…

Resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

Annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

Olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
Verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
Nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü.


Ah Muhsin Ünlü.                                                                                                                 Cengiz Han Akpınar